Evlilikte Cinsellik Neden Biter? Cinselliğin Önemi
Evlilikte Cinsellik
Evlilikte cinsellik önemli mi ? sorusunun yanıtı olarak şunu söyleyebiliriz ;Evlilik yaşamının olmazsa olmazlarının başında cinsellik geliyor. Hatta öyle ki evliliğin yüzde 80’inin cinsellik olduğu da söylenenler arasında. Bu yanıtla birlikte evlilikte cinsellik neden önemli? sorusuyla karşılaşmak oldukça olası gözükmektedir. Kişiliğimizin bir parçasını da cinsel kimliğimiz oluşturmaktadır.
Cinsellik insana yaşam enerjisi verir. Seks, fizyolojik temelleri bulunan aynı zamanda psikolojik boyutu bulunan ve partnerlerin birbirlerine sevgilerini yalnızca sözleriyle değil en ilkel iletişim aracı olarak bedenleriyle, dokunarak ifade etmesi olayıdır. Seks, beraberinde samimiyet, sıcaklık, zevk getirir. Cinsellik çiftlere ilişkilerinin diğer alanlarında da yardım eder. İlişkiyi daha da güçlendirir, sevgi bağları kuvvetlenir ve aradaki samimiyet artar.
Düzenli bir cinsel hayat insanları daha mutlu eder ve sağlıklı yapar. Kişilerin bağışıklık sistemlerini güçlendirir. Orgazm anında salgılanan oksitosin hormonu uykuları daha kaliteli hale getirir, kalp problemlerini azaltır. Bireylerin ruhsal sağlıkları üzerinde olumlu etkileri vardır. Cinselliklerinde memniniyet yaşayan çiftlerin yaşamları da daha tatmin edicidir. Seks yapmak stresi azalttığı gibi, kişileri depresyondan da uzak tutar. Cinsellik bu kadar önemliyken haliyle evlilikte cinsel sorunlar yaşamak da çiftleri kaygılandırıyor ve çiftler evliliklerindeki cinsel sorunları ve çözümlerini keşfetmek istiyorlar.
Evlilikte cinsellik yoksa ne olur ? Cinsellik yüzünden biten evlilikler..
Bahsedildiği üzere evlilik yaşamında cinselliğin önemi yadsınamayacak kadar fazladır ve cinsel problemler ilişkilerin bozulmasına yol açabilir. Cinselliğin olmadığı evliliklerde çiftler arasında duygusal soğukluklar, tartışmalar görülür. Cinsellik yaşayamayan çiftler Evliliklerinde cinselliklerini doyasıya yaşayamayan insanların ağzından “Artık arkadaş gibiyiz.” cümlesini sık sık duyarız. Bu bize bir ipucu vermelidir. İnsanları partner yapan, bunu bir arkadaş ilişkisinden daha samimi, yakın bir ilişki boyutuna taşıyan cinselliktir. Cinsellik yoksa evli de olsanız kendinizi partner gibi hissetmezsiniz. Cinsellik, insanın temel bir ihtiyacıdır. Ne olursa olsun ihtiyacını karşılayamayan bir insan sinirli ve gergin olacaktır. Bu ihtiyaç doyurulmadığı için de devamlı bunun arayışına içine girecektir.
Evlilikte cinsellik yoksa boşanma kaçınılmazdır gibi sözler duyarsınız fakat bunlar çaba göstermeyen, sorunlarına eğilmeyen kişilerin cümleleridir. Bir sonraki konu başlıklarında da ele alınacağı gibi evlilikte cinselliğin bitmesinin ve cinsel sorunlar yaşanmasının sebepleri çok boyutludur. Cinsellik, evlilik yaşamı içerisinde değişken olabilir, arttığı gibi azalma da gösterebilir. Önemli olan sorunların altında yatan nedenleri doğru bir şekilde keşfetmek, bunların çözümüne birlikte odaklanmak, çabalamak ve gerekli uzmanlardan yardım almaktır.
![](http://aileterapistiizmir.com/wp-content/uploads/2020/10/evlilik-kavga.jpg)
Cinsel sorunlar için terapiye giden çift
Evlilikte yaşanan cinsel problemler çözülebilir. Bunun için geç kalmamak, bir cinsel terapiste başvurmak gerekmektedir. Cinsel sorunların çözümü evlilikte ortaya çıkması muhtemel olan diğer alanlardaki sorunları da engeller.
Evlilikte cinsellik neden biter/azalır? Evlilikte cinsel sorunların nedenleri nelerdir?
Birçok çift evliliklerinde cinselliğin azalmasından ya da bitmesinden şikayetçidir. Evlilikte cinselliğin azalmasından/bitmesinden söz ederken bu hiç yaşanmaması değil, bir yıl içerisinde 10 defadan daha az cinsel birliktelik yaşanması anlamına gelmektedir. Uzun süren evliliklerde evliliğin ilk zamanlarına oranla seks yapma sıklığının düşmesi beklenen bir şeydir. Önemli olan cinsel birlikteliklerin bir düzen içinde devam etmesi ve her iki tarafın da bundan hoşnut olmasıdır. Buna karşın, cinsellik artık eğer evlilik yaşantısının bir parçası olarak görülmüyorsa bu bir sorundur.
Evli çiftlerin cinselliklerinin azalmasında ya da bitmesinde yalnızca tek bir alandaki sorundan bahsetmek mümkün değildir. Fiziksel, biyolojik, hormonal, psikolojik, kültürel ve sosyal unsurların birkaçı bir arada bulunarak ve birbirine etki ederek çiftlerin cinsel yaşamlarında sorunlara yol açabilir. Evliliklerde cinsel hayatında azalmasında ve ya bitmesindeki en önemli etkenlerden biri duygu alışverişinin bitmesidir. Genele bakıldığında kadınların cinselliğe bakışları daha duygu ağırlıklıdır.
Eşleri tarafından duygularının anlaşılmadığını hisseden kadınlar, cinsellikten uzaklaşır. Buna karşılık olarak erkekler de cinsel olarak arzulanmadıklarında, eşlerinin cinselliğe uzak olması ya da cinselliği bir zorunluluk gibi isteksiz bir şekilde yaşamaları durumunda cinsellikten uzaklaşmaktadırlar. Bu erkeklerde istenmemişlik, reddedilmişlik ya da yetersizlik duygularına sebep olur. Bakıldığında duygusal sebeplerden kaynaklanan cinsel sorunlar, kadın ve erkeğin tutumlarının birbirini olumsuz anlamda beslemesiyle giderek daha da büyür ve çiftler cinsel isteksizlik yaşarlar. Cinselliğin her iki tarafı da tatmin edici şekilde yaşandığı evliliklerde partnerler duygusal olarak da birbirine daha çok bağlanır. Cinselliğin olmadığı ilişkilerde, fiziksel temaslarda azalır ve çiftlerin arasına ruhsal olarak da mesafe girer.
Evlilikte cinsel sorunların sebepleri arasında hormonal, nörolojik rahatsızlıklar,diğer hastalıklar (diyabet, kolestrol, yüksek tansiyon, depresyon, prostat rahatsızlıkları), kronik böbrek ve karaciğer yetmezliği, kronik akciğer hastalığı yer alır. Erkeklerde yüksek kolestrol, şeker gibi hastalıklar cinsel isteksizliğe, testosteron hormonunun azlığı ise sertleşme ve boşalma problemlerine yol açabilmektedir. Kadınlarda ise, mantar hastalıkları, genital siğiller, vajina kuruluğu, menapoz cinsel sorunlara yol açan fiziksel faktörleridir.
Bunlara ek olarak, evlilik hayatında yaşanan stres,iletişim sorunları, kişilerin ilişkideki cinsellikten memnun olmaması, partnerlerden birinin diğerini öfkesini çıkarmak için cinsellikle cezalandırması ya da intikam alması, eşlerden birinde olan cinsel işlev bozukluğunun zamanla diğer eşe de sirayet etmesi ve diğer eşte de cinsel istek azalması, kişilerin iş yaşamındaki yoğunluk, psikolojik problemler, geçmiş travmalar, kişilerin kendi bedenleri ve cinsel organları ile ilgili algıları,depresyon, anksiyete, performans anksiyetesi, gerçekdışı beklentiler, dayatılmış kadınlık ve erkeklik rolleri, partnerlerin cinselliğe bakış açıları,kişilerin yetiştiği aile ve alt kültürün cinselliğe bakışı, geleneksel ve tutucu yetiştirilme,utanma, suçluluk, günahkarlık duyguları, cinsel fobi ve kaçınmalar, performans anksiyetesi, psikotik bozukluklar, madde bağımlılığı, kişilerin diğer rahatsızlıkları için kullandıkları ilaçlar (örneğin bazı antidepresanlar), cinsellikle alakalı yanlış bilgiler ve mitler, bireylerin yaşam tarzları (örn;Kronik olarak alkol problemi olan erkeklerde sertleşme problemi görülmektedir.
Alkol kullanımı eşler arasında soruna yol açtığı için de sorunlar yaşanabilir. Sigara, madde kullanımı ve kötü beslenme alışkanlıkları da cinselliği olumsuz etkiler.), zaman geçtikçe hem kadının hem de erkeğin cinsel olarak arzulu olmasını sağlayan testosteron hormonu ve bunu tetikleyen serotonin ve dopamin hormonlarının azalması cinselliği etkiler.
Bireylerin evlilik öncesinde cinsellikle ilgili eğitim eksikliğinin olması, partnerlerin birinin ya da her ikisinin geçmişte yakın ilişkiler konusunda travmatik yaşantılarının olması da cinselliği olumsuz etkiler. Burada yakın ilişkiler ifadesi yalnızca geçmişteki romantik ilişkileri değil aynı zamanda kişilerin bağlandığı ve yakın bir ilişki kurduğu insanları da kapsar. Bütün bu sayılan sebepler cinselliğin bitmesinin ve evlilikte cinsel sorunların (Cinsel işlev bozuklarının) yaşanmasının nedenleridir.
Evlilikte Cinsel Sorunlar Nelerdir (Cinsel İşlev Bozuklukları)
Cinsel işlev bozukluklarının nedenleri yukarıda belirtildiği üzere bedensel, psikolojik, biyolojik, hormonal sebepler olabilir. Belirli ilaçların alınmasıyla ya da bedensel sorunlarla ortaya çıkmış cinsel sorunlara zamanla psikolojik unsurlar da eşlik etmeye başlar.
Cinsel uyarılma döngüsünde yapılan çalışmalar neticesinde dört ayrı aşama olduğu anlaşılmıştır. Bu aşamalar kadın ve erkekte aynı sıralamayı izlemesine rağmen süre ve yoğunluk açısından birbirinden farklıdır.
Cinsel uyarılma döngüsünün aşamaları şu şekildedir;
- Cinsel İstek Fazı
- Uyarılma Fazı
- Plato fazı
- Orgazm Fazı
- Çözülme Fazıdır.
Erkeklerin cinsel yanıt döngüsü tek tipken, kadınlarda çok değişken olabilir.
Cinsel işlevlerin istek, uyarılma ve orgazm aşamalarında gerçekleştiği kabul edildiği için cinsel işlev bozuklukları da bu aşamalarda ortaya çıkan ve fazlara denk gelen bozukluklar olduğu kabul edilir. Cinsel istek evresinde, cinsel istek bozuklukları (azalmış cinsel istek bozukluğu ve cinsel tiksinti bozukluğu); Uyarılma evresinde erkeklerde ereksiyon bozuklukları ve kadınlarda uyarılma bozuklukları; orgazm evresinde erkeklerde boşalma bozuklukları ve kadınlarda orgazm bozuklukları ortaya çıkar. Kadınlarda görülen vajinismus ve disparoni (cinsel ağrı) gibi cinsel birleşme sırasında acı ile seyreden cinsel işlev bozuklukları bu evrelerde olmayan bozukluklardır.
Kadınlarda cinsel işlev bozuklukları
- Cinsel istek azlığı
- Cinsel tiksinti bozukluğu
- Uyarılma bozukluğu
- Orgazm bozukluğu
- Vajinismus
- Ağrılı cinsel ilişki (disparoni)
Erkeklerde cinsel işlev bozuklukları
- Cinsel istek azlığı
- Cinsel tiksinti bozukluğu
- Sertleşme güçlüğü
- Erken boşalma bozukluğu
- Diğer boşalma bozuklukları
- Ağrılı cinsel ilişki
Evlilikte cinsel isteksizlik (cinsel soğukluk, cinsel istek azlığı) nedenleri
Öncelikle belirtmekte fayda var ki evlilikte cinsel soğukluk ya da cinsel isteksizlik olarak adlandırılan ve genellenen cinsel sorunlar yukarıda belirtildiği üzere çok çeşitlidir. Sorunu doğru şekilde isimlendirmek çözüme gitmede bir anahtardır.
Cinsel istekler, dürtüler ve cinsel motivasyonun oluşmasında dopamin çok önemlidir. Testosteron hormonu da hem erkekler hem de kadınlarda cinsel istekten sorumludur. Prolaktinin(hormon) ise cinsel isteğimizi olumsuz etkiler. Cinsel istek partner ile cinselliği yaşama isteğidir. Bunun yanında fantezi kurmak, cinsel içerikli rüyalar da bu isteğe eşlik eder. Cinsel isteksizlik, cinsel uyaranlar yeterli olmasına rağmen kadın ya da erkeğin (her ikisinde de görülebilir) en az altı ay süreyle cinsel isteğinin az olması ya da hiç olmamasıdır.
Cinsel isteksizliğin nedeninin fiziksel sebepler olması durumunda gerekli hekim uygun tedaviyi uygular. Bunun dışında nedeni psikolojiktir. Cinsel terapi en uygun seçenek olacaktır. Zira cinsel isteksizliğin sebeplerinin %99’u psikolojiktir. Erkeklerde cinsel isteksizlik yaşamın her döneminde görülebilir. Stres, alkol, kalp damar hastalıkları,tiroit problemleri, böbrek karaciğer yetmezliği rahatsızlıkları, evlilikteki tartışmalar cinsel isteksizliğe yol açabilir. Kadınların %33’ü ise cinsel isteksizlik yaşamaktadır. Kadınlarda sebepler ise, kişinin bedenini tanımaması, cinselliği keşfetmemesi, kültür, ahlaki değerler, taciz, tecavüz vakaları, cinsel birleşmede acı duyma, hormon değişimleri, partnerin cinsel işlev bozukları olarak sıralanabilir.
Cinsel isteği arttırmak için ne yapılmalı ?
Çiftler yaşanılan sorunu ortak bir sorun olarak paylaşmalıdır. Partnerlerin cinsel fantazilerini paylaşması da cinsel isteği arttırmada önemlidir. Cinsel istek bozukluğuna yol açan etmenlerin olabildiğince azaltılması evlilikte cinsel isteği geri getirebilir. Bunun yanında cinsel terapi kişiler için çok faydalı olacaktır.
Varikosel cinsel isteksizlik yapar mı? Varikosel sertleşme sorununa sebep olur mu?
Erkeklerde testislerin temel işlevleri; sperm üretmek ve testosteron hormonu sentezini yapmaktadır. İleri seviyede varikosel, testislerin boyutlarında küçülmeye ve bunun sonucunda testiküler işlev bozukluğuna yol açar. Bu da testislerdeki testosteron sentezini azaltır ve erkeklerde cinsel isteksizliğe ve sertleşme sorununa sebep olabilir.
Evlilikte cinsellik şekilleri nelerdir?
Her insan nasıl ki birbirinden farklıysa bu kişilerin cinselliği yaşama tarzları da birbirinden farklıdır. Kişilerin cinsellikten beklentileri değişim gösterir. Bireylerin cinselliğe bakışları biyolojisinden, psikolojik süreçlerinden, yetiştirilme koşullarından, içinde bulunduğu kültür ve alt kültürden etkilenmektedir. Evlilikte partnerlerden her ikisinin de doyum aldığı, sorunsuz ve tensel uyumun olduğu bir cinsel yaşamın nasıl olması gerektiğine yalnızca çiftin kendisi karar verebilir.
Cinselliğin en iyi yaşanma şekli budur diye verilebilecek bir reçete yoktur. Neyin normal neyin anormal olduğunu söylemek de son derece güçtür. Cinselliklerini nasıl yaşayacakları çiftin kendi kararıdır. Bu noktada önemli olan partnerinizle iletişim içerisinde olmak, beklenti ve isteklerinizi onunla paylaşmaktır. İkinizin de doyum alacağı, cinsel uyumu yüksek bir ilişki için çaba ve zaman gerekir.
Evlilikte cinsel ilişki sıklığı ne olmalıdır? Yeni evli çiftler hangi sıklıkla ilişkiye girmelidir?
Evlilik yaşamının ilk zamanlarında çiftlerin cinsel ilişki sıklığının daha fazla olduğu bilinmektedir. Daha sonra bu sıklık azalır ve bu da beklenen bir şeydir. Cinsel ilişkinin sıklığı çiftin ortak istek ve beklentilerine göre değişiklik gösterir. Dikkat edilmesi gereken nokta çiftin ortak kararı olması ve kadın ver erkeğin o sıklıktan memnun olmasıdır. Birisi haftada beş kez seks yapmak istiyor, diğeri ise bir kez istiyorsa burada anlaşmazlıklar ve sorunlar olabilir. Önemli olan bir diğer konu da sıklığın yanında cinsel birlikteliğin düzenli bir şekilde yaşanmasıdır.
Seks hormonlarının sağlıklı düzeylerde bulunması için cinselliğin hem düzenli olması hem de sıklığının iki taraf için de tatmin edici olamsıdır. Dünya Seksoloji Cemiyeti, haftada iki kez seks yapmayı normal olarak kabul eder. Seks yapma sıklığının 15-20 günü aşmaması önemlidir. Bu süreden daha az sıklıkta seks yapmak hormonları, cinsel çekimi ve temas arzusunu azaltır.
Evlilikte fantezi
Cinsel fantaziler sağlıklı bir cinselliğin göstergesidir ve evliliği canlı tutmanın yollarından birisidir. Kişilerin cinsel fantazilere sahip oldukları için suçluluk duyguları yaşamalarına gerek yoktur. Fantaziler kişiye, partnerine ya da toplumun diğer üyelerine zarar vermiyorsa bunda herhangi bir sakınca yoktur. Dikkat edilecek çok önemli bir husus şudur ki, kişi cinselliği yaşaması bu fantazilere bağlı hale gelmişse ve kişi bu fantaziler olmadan cinsel uyarılma yaşayamıyor, haz duyamıyorsa burada cinsel sapkınlıktan şüphe duyulmalıdır.
Bir şeyin cinsel sapkınlık olarak kabul edilmesi, tekrarlayıcı, sabit ve cinsel uyarılma için zorunlu olmasına bağlıdır. Cinsellikte şiddet içeren, acı veren eylemler varsa bunlar da sağlıksız bir cinselliğin göstergesidir. Bunların dışında cinsel fantaziler kişilerin evliliklerini canlandırır, kişinin üzerinde var olan baskıyı azaltır, cinsel hazzı ve isteği arttırabilir.
Cinsel sorunların (cinsel işlev bozukluklarının) tedavisi
Cinsel yaşamınızda sorunlar varsa bu konuda ne kadar erken yardım alırsanız o kadar iyi olacaktır. Bu konuda size bir cinsel terapist ya da klinik psikolog yardımcı olabilir.
Cinsel sorunların farklı alanlardan çok çeşitli nedenleri olabildiğinden terapinin yanında olası biyolojik, fiziksel nedenlerin tespiti ve tedavisi için bir hekime gözükmek faydalı olacaktır. Bu durumda sizlere ürologlar, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları yardımcı olacaktır. Hekim, uygun ilaç tedavisini uygular ya da diğer tıbbi tedavilere başvurur. Sorun yalnızca fiziksel ya da organik rahatsızlıklardan kaynaklansa dahi bu çiftlerin ruh hallerine etki edecektir.
Kişiler cinsellikle ilgili yetersizlik duygularına kapılabilirler, performans kaygıları baş gösterebilir ve belki de bir cinsel işlev bozukkluğu yanında psikoloji kaynaklı bir diğerini getirir. Bunlar için ruh sağlığı desteği almak şarttır. Cinsel terapiler ile vajinismus, erken boşalma bozukluğu, cinsel istek azlığı, sertleşme problemleri, kadınların uyarılma ve orgazm bozuklukları gibi cinsel işlev bozuklukları tedavi edilebilmektedir.
Cinsel terapiler yaşanılan cinsel işlev bozukluğuna, sorunun yoğunluğuna, süresine ve danışanlara göre değişmekte olup, 6 ile 10 seans kadar sürer. Bu sürenin çok kısa ya da çok uzun olduğu da görülür. Cinsel sorunlar yaşayan partnerler bu durumu göz ardı etmeden birbirleri ile konuşmalı ve çözüm yollarını birlikte aramalılar. Eşler birbilerine istek ve beklentilerini iletmelidirler.
Tedavi noktasında özellikle değinmek istediğim bir konu vajinismus problemi ve tedavisi. Kadınların en sık başvuru nedenleri arasında vajinismus problemi gelmektedir. Vajinismus, cinsel birleşme olacağı zaman vajinanın dışa yakın kaslarının sürekli kasılarak penis girişine engel olması durumudur. Bu problemler cinsel terapi ile çözümlenebilir. Çiftlerden öykü alınır, yaşadıkları zorluklar değerlendirilir, cinsel eğitim verilir, yanlış düşünceler düzeltilir, cinsel organlar ile ilgili bilgilendirmeler yapılır.
Çiftlere egzersizler, ev ödevleri verilir. Vajinismus problemi yaşayan kadınların problemlerinin kaynağı %99 oranında psikolojiktir. Bazen kadınların yetiştirilme tarzları, kadının güçsüz erkeğin güçlü olarak öğretilmesi, “ilk geceden” duyulan kaygı, cinsel ilişkide canının yanacağı düşüncesi olabildiği gibi , cinselliğin kirli, pis, ayıp, günah olduğu inancı da vajinismus problemine yol açabilir.
Vajinismusun diğer yaygın olarak görülen sebebi de kişilerin yaşadıkları cinsel travmalar olabilmektedir. Geçmişte yaşanılan bir taciz, tecavüz olması ve danışanın bu yüzden vajinismus geliştirmesi oldukça olasıdır. Bu gibi bir durumda hastanın öncelikle cinsel sorunu değil travması çalışılmalıdır çünkü travmanın vajinismusa yol açmış olma ihtimali çok yüksektir.
Bu da eşinin dahil olduğu cinsel terapi ile değil, travma yaşantıları olan danışanlar ile çalışmada başarısı kanıtlanmış EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisi ile olabilir. EMDR terapisi ile travmatik yaşantının danışan üzerindeki etkisi ortadan kaldırılır, danışan kendine seanslar içerisinde huzurlu bir yer oluşturur. Travmanın izleri ile çalışılıp EMDR süreci tamamlandıktan sonra gerekli görüldüğü taktirde cinsel terapi eşle birlikte sürdürülür.